(Son Güncelleme: 28.01.2025) Mart 2012’de Paris’e ilk yerleştiğim zaman en tuhafıma giden şeylerden biri, Seine Nehri boyunca çok güzel sahil bölgeleri olmasına rağmen Parislilerin bu güzelliklerden yararlanmıyor oluşuydu. Artık ne kadar konuştum, ne kadar söz söyledimse bu sözlerim yetkililerin kulağına gitmiş olacak ki, yıllar geçtikçe Seine kıyısı hareketlenmeye, birbirinden güzel yerler açılıp hayat canlanmaya başladı 🙂 İşte onlardan biri olan ve Nisan 2017’de açılışı yapılan Parc Rives de Seine‘i tanıtmak istiyorum bu yazıda sizlere…

Parc Rives de Seine (park riv dö sen ya da pağk riğv dö sen) Louvre Müzesi‘nin önünden başlayıp Bastille tarafına, Port de l’Arsenal‘e kadar Seine Nehri kıyısı boyunca uzanan, eskiden sahil yoluyken trafiğe kapatılıp, Nisan 2017’de park ve rekreasyon alanı olarak yeniden düzenlenen, Paris’in ortasına hava alabileceğiniz, son derece keyifli bir parkur olarak hayatımızda önemli bir yer edindi.

Eskiden Tuileries Bahçesi önündeki tünelden arabayla yerin altına iner, Louvre Müzesi‘nin hemen köşesinden bu sahil yoluna çıkardınız ve laf aramızda ben burada araba kullanmayı çok sever, çünkü kendimi İstanbul’da Çubuklu’da, Kireçburnu’nda araba kullanıyormuş gibi hissederdim 🙂 Bir dönem sadece hafta sonları bu yolu trafiğe kapamayı ve yayaların kullanıma açmayı denediler. Uygulama başarılı olup güzel sonuç verince de Paris Belediyesi bu sahil yolunu tamamen trafiğe kapadı ve Parc Rives de Seine adıyla halkın hizmetine açtı.

Parc Rives de Seine’de yürüyüş yapmak için pek çok noktadan giriş yapabilirsiniz ama baştan sona gezmek adına benim en ideal rotam M1 metrosunun Louvre-Rivoli istasyonunda inip doğrudan Seine Nehri kıyısına yürümek ve Louvre Müzesi‘nin köşesinden, Ponts des Arts ile Pont Neuf köprülerinin arasındaki yoldan aşağı inerek Pont Neuf tarafına, yani sola doğru yürümek. Bu şekilde söylediğim araba tünelinin tam çıkışına yani sahil yolunun başladığı yere ulaşıyorsunuz. Dilerseniz tünelden de gelebilirsiniz ama çok keyifli değil, sadece enteresan; o yüzden söylediğim şekilde başlamak sanki daha güzel gibi.

Öğleden sonraları ve özellikle hafta sonları oldukça rağbet gören, dolayısıyla kalabalık olan Parc Rives de Seine’i hafta içi erken saatlerde gezmeyi daha güzel oluyor gibi gelir bana. Kalabalığı mı yoksa sakinliği mi sevdiğinize göre siz de buralarda gezinme saatinizi ona göre belirleyebilirsiniz. Kimseler yokken boş yollarda yürümek, bisiklete binmek, Seine Nehri havasını içime çekmek benim daha çok hoşuma gitmiştir hep.
Kalabalıkken de elbette farklı bir enerjisi oluyor; ortalık cıvıl cıvıl, insanlar keyifle ortalıkta dolanıyorlar, spor yapıyorlar, kitap okuyorlar, hava müsaitse güneşleniyorlar, öpüşüp koklaşıyorlar, yiyorlar içiyorlar, hayatın tadını çıkıyorlar. Dilerseniz yukarıdaki videoyu izleyerek parkın tenha hali hakkında fikir edinebilirsiniz.

Gördüğünüz gibi Parc Rives de Seine’de yürümek kadar bisikletle gezmek de oldukça keyifli. Günlük bisiklet kiralamak için yer de var ama ben onun yerine kiralık bisiklet Vélib‘i öneriyorum. Şimdilik bu parkur üzerinde iki istasyonları var ve bence yeterli. Kalabalık zamanlardaysa insanlara çarpmamak için ekstra bir çaba harcamanız gerekiyor, aman dikkat diyeyim.

Parc Rives de Seine yürüyüş yolu üzerinde özellikle çocuklar için eğlenceli aktiviteler var. Daha çok çocukların motor beceri gelişimleri için oluşturulmuş alanlarda kütük üzerinde yürüyüş, halkalara tırmanma gibi çok ilginç aktivite alanları oluşturulmuş. Pek çok Türk annesinin “aman çocuğuma bir şey olur” diye endişe edeceğinden eminim ama Fransız anneleri çocuklarını bu “tehlikeli” oyun alanlarında bir başına bırakıp hayata tutunmaları, çocukların kendilerini geliştirebilmeleri için fırsat tanıyorlar. Bence bir düşünün 😉

İrili ufaklı birkaç oyun alanında çocuğunuz oynarken, bir yandan da kişisel gelişimi için faydalı şeyler yaparken parkur üzerindeki musluklardan su içmeniz de mümkün. Bu su Seine Nehri‘nin suyu ama elbette doğrudan nehirden alınıp musluğa öyle gelmiyor. Bazı işlemlerden geçiyor ve evlere içme suyu olarak ulaşıyor. Evet ben Paris’te yaşadığım on yıl boyunca hiç içme suyu satın almadım, hep musluk suyunu kullandım. Özellikle soğukken, Seine Nehri‘nin musluktan akan suyu çok güzel içiliyor.

Parc Rives de Seine yürüyüş parkuru başında ortalık fazla cadde gibi görünse de biraz ilerledikçe ortam yeşillenmeye başlıyor. Birkaç köprü geçtikten sonra Seine Nehri kıyısında piknik alanları oluşmaya başlıyor. Buradaki ağaç gölgeleri insana iyi geliyor. Bir tarafınızda Cité Adası ve Notre Dame Katedrali, bir tarafınızda Saint Louis Adası, sanki tatile çıkmış gibi hissediyorsunuz. Sahi, turistseniz zaten tatildesiniz. Bir tek yukarıdan, caddeden gelen trafik gürültüsü biraz sevimsiz, onun dışında her şey şahane…

Artık piknik yapanlar mı dersiniz, sere serpe güneşlenenler mi dersiniz, kitap okuyanlar mı, sohbet edenler mi; burada her telden her renkten insanı bir arada görebiliyorsunuz. Kazara hamakta yer bulursanız da sallanmaktan çekinmeyin… Yeme içme konusunda parkurun baş taraflarında küçük büfe tarzı yerler var, öyle aman aman lezzetler beklemeyin, daha çok atıştırmalık şeyler ama nehir kıyısında bir şeyler atıştırıp bir şeyler içmek gerçekten keyifli oluyor.

Fiyatlar öyle fazla pahalı değil. Tek sorun plastik kupada veriyor oluşları; eh artık o kadar kusur kadı kızında da olur. Biz hayatın tadını çıkarmak için buradayız, ufak tefek şeyleri dert etmiyoruz 🙂 Sahi burada insan hiçbir şeyi dert etmiyor, başka bir diyarda başka bir hayali yaşıyor. Biliyoruz ki dünya aslında eşitliksiz, adaletsiz, pek çok kötülükle dolu oldukça siyah-beyaz bir yer, ona rengini elimizden geldiğince kendimiz veriyor, hayatımızı gücümüz yettiğince güzelleştirmeye çalışıyoruz. Bunu Paris’te yapmaya kalktığınızda işiniz biraz daha kolay oluyor…

O yüzden istiyorum ki bunu herkes gelip yapabilsin; oturun şu sandalyelere sıra sıra ya da toplaşın bir masa başında hep birlikte sohbet edip keyifle vakit geçirin. Hep birlikte ya da mutlu yalnızken tadını çıkarın bu güzelliklerin.

İlerilere doğru gittikçe eski mavnalardan kafe restoranlara dönüştürülmüş péniche‘ler karşınıza çıkıyor. Gerçi Paris’te en sevdiğim iki péniche‘ten biri Antipode diğeri de Rosa Bonheur sur Seine‘dir ama dilerseniz buradaki péniche‘lerin üzerinde, dilerseniz de karadaki teraslarında, ağaç gölgesinde güzel yemekler yiyip güzel şeyler içme şansınız var. Hava da güzelse, ağaç gölgesi eser hem, mis gibi…

Biraz daha ilerleyince piknik masaları çıkıyor karşınıza. Bilemiyorum hafta sonları ya da akşamları burada yer bulmak mümkün olur mu; ben çok kalabalık ortamlarda piknik yapmayı zaten çok sevmiyorum. Eğer hafta içi gündüz vakti giderseniz burada kahvaltı yapmak keyifli olabilir diye düşünüyorum. Biraz ileride de çok sevdiğim Les Nautes var zaten, oranın önü de çoğu zaman renkli ve hareketli.

Les Nautes‘un önünde de oturacak yerler var, çoğu zaman da şenlikli bir şeyler oluyor. Ben huzur insanı olduğum için daha sakin sepenek hayatlar yaşamayı tercih ediyorum, o yüzden Les Nautes‘u sakinken daha çok severim. Yine de herkesin zevki-beğenisi ayrı, belki de siz bu şenliği seviyorsunuzdur, o zaman dilerim sizin yürüyüş zamanınızda eğlenceli bir anına denk gelirsiniz.

Ondan sonra yol sağa doğru kıvrılıyor, yine ağaçlıklı yeşil bir alandan geçiyorsunuz. Pont de Sully‘ye doğru ilerleyip, köprünün altından geçtikten sonra yol sola doğru kıvrılırken hemen sağdaki boşluktan sağ tarafa, Seine Nehri kıyısına inip öyle devam etmenizi öneririm çünkü eğer normal yoldan yürümeye devam ederseniz karşınıza bir tünel çıkıyor ve tünelin içi çok keyifli değil, zaten biraz ileride yokuş yukarı çıkıp ana caddeye kavuşuyorsunuz ve böyle parkur bitmiş oluyor. Bu civarda, hemen yukarıda Pavillon de l’Arsenal adında Paris mimarisi ve şehircilik akımıyla ilgili çok özel bir sergi ve etkinlik alanı var, üstelik ücretsiz.

Yukarı çıkmadan sağdan düz devam ederseniz, dediğim yerden yani yukarıdaki fotoğrafını gördüğünüz köprü, Pont de Sully‘yi geçtikten sonra ayağının dibinden hemen sağdaki yola inerseniz burada farklı bir atmosfer var. Bu taraf Seine Nehri kıyısında en çok güneşlenen insan gördüğüm yer diyebilirim 🙂 Gerçi duş imkanı olmayan bir yerde mayoyla güneşlenmek bana haşlanmak gibi gelir ama Paris’te yaşayan insanların buna ihtiyacı var. Gariplerim, Mykonos vardı da onlar mı gitmedi 🙂

Gerçi Paris Plages – Paris Plajları döneminde Parc Rives de Seine parkuru komple güneşlenme alanına dönüşüyor ya neyse. Sahi Paris Plages – Paris Plajları dönemine denk gelirseniz burası çok çok daha canlı bir hale bürünüyor. O halinin de ayrı bir güzelliği ama ayrı bir tantanası var ve daha önce dediğim gibi, o kadar kalabalık benim pek hoşuma gitmiyor.

Söylediğim o güneşlenme alanını da geçtiğiniz zaman Port de l’Arsenal‘in girişine ulaşmış oluyorsunuz ki bence orası da görülmeye değer bir yer ama dilerseniz gerisin geri dönebilir ve Parc Rives de Seine’i ters istikamette bir kere daha yürüyebilirsiniz, çünkü bakış açınız değişince manzaranız da komple değişecek ve sanki yeni bir yerde geziyormuş gibi olacaksınız. Yol üstünde Notre Dame Katedrali, Hôtel de Ville, Conciergerie, Louvre Müzesi gibi Paris’in en önemli yapıları sizi selamlıyor olacak.

Gerçi bir de diğer yakada Pont de l’Alma ile Pont Royal arasında da böylesi bir parkur var ama ilk olarak bu yazıda anlattığım bölge açıldığı için benim kafamda hep sadece burasıymış gibi gelir 🙂
Umarım güzel bir havada siz de Parc Rives de Seine boyunca böylesi bir yürüyüş yapar ve benim kadar keyif alırsınız.
Keyifli geziler, keyifli keşifler…
Paris Şehir Merkezindeki Diğer Önemli Parklar:
- Jardin des Tuileries
- Jardin du Luxembourg
- Jardin des Plantes
- Parc Monceau
- Parc Montsouris
- Parc des Buttes-Chaumont
- Parc de Bercy
- Parc de la Villette
- Parc André-Citroën
- Parc de Belleville
- La Petite Ceinture
- Parc Georges Brassens
- La Coulée Verte – Promenade Plantée
- Square Louise-Michel – Montmartre
- Parc Floral de Paris
- Jardín du Trocadéro
- Champ de Mars
9 Comments
Merhaba kucuk bir yazim yanlisi gordum. Duzeltmek isterseniz
cntrl f ile “hem musluk suyunu kullandım” kelimelerini aratabilirsiniz.
hep olmali.
Yazi icin tesekkurler
Kolay gelsin
Merhaba Aynur Hanım, belirtmiş olduğunuz düzeltmeyi hemen yaptım. Bu düzeltmeler benim için çok değerli; dikkatiniz ve ilginiz için çok teşekkür ederim.
2014 yılında, nehrin karşı kıyısında bir sahil yolunu yaya yoluna çevirmişler ve sizin yazıda belirttiğiniz bölgenin de yaya yoluna çevrilmesinin düşünüldüğünü söylemişlerdi. Demek yapılmış. Yayalar ve bisikletler için güzel haber. O yolu kullanmaya alışmış otomobil sürücüleri alışmakta zorlanmıştır muhtemelen, ki bu onların sorunu .
Çok özenli fotoğraflar, çok özenli dil.
Tebrikler
Bu yürüyüş yolu Paris’e gerçekten nefes aldırdı ama buranın yeniden otomobillere açılması için hukuki süreç devam ediyor; öyle de bir enteresanlık var. Ben de buradan arabayla geçmeyi çok severdim ama yürüyerek geçmek elbette ki daha güzel. Belediye, buranın yaya yolu olarak kalması için mücadeleyi sürdürüyor. Bakalım neler olacak…
Çok teşekkürler…
çok klasik olacak ama navigo kart hakkındaki bilgileriniz gerçekten çok işimize yaradı,sorunsuz seyahat ettik.yalnız herkesin de belirttiği gibi metrolar oldukça kirli sebebi de sanırım denetleyen hiçbir personelin çalışmaması metrolarda.onun dışında özellikle monet müzesinin bulunduğu bölgeyi ve ordaki parkı çok huzurlu buldum.genel olarak pariste apartmanların mimarisindeki estetik,balkonlarının süslü demirlerden yapılı oluşu gibi ayrıntılar çok hoştu.eyfel kulesine çıktığımız gün ne yazık ki hava yağmurlu olduğu için çok net manzarayı seyredemedik sanırım tek olumsuzluk buydu.bir de yine hava şartlarından ve zaman yetersizliğinden seine nehri gezisi yapamadık.ama özellikle disneyland i çok beğendik belki de çocuğumuzla gittiğimizden tercih etmiştik ama kesinlikle hangi yaşta olursanız olun mutlaka o masalsı havayı solumak için gidin derim.size naçizane tavsiyem disneyland için daha fazla yazı yayınlarsanız faydalanan çok olacaktır tahmin ediyorum.tekrar teşekkür ediyorum faydalı bilgileriniz için.
Değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim Meltem Hanım.
Yolunuzun yeniden Paris'e düşmesi dileğiyle, nice güzel gezileriniz olsun.
Mutlu günler.
Harika bir yazi olmus. Yarin, Ankara'dan bir arkadasim ziyaretimize gelecek. 2,5 yasindaki oglumla beraber Tuilerie'den bunalmistik, biz de o zaman altina ineriz : ) Yalniz nehrin kenarinda tamamen korkuluk olmamasi azicik tetikte olmama sebep olacak ama olsun : ) acaba bir ip mi baglasam ogluma (turk anasi tabi ne olacak)
Çok çok teşekkürler, umarım keyifli vakit geçirirsiniz. Çocuğunuzu da, kendinizi de salın gitsin 😉
Selamlar sevgiler…
Çok teşekkürler bu parkuru deneyeceğim
Mart ta kısmetse