X

Eurostar Hızlı Treniyle Brüksel ve Amsterdam (Eski Thalys Treni)

(Son Güncelleme: 01.02.2025) Hep Paris hep Paris nereye kadar? Hadi biraz da uzaklara gidelim değil mi ya? 🙂 Bu yazımızın amacı, Paris’ten Brüksel’e ve dolayısıyla Amsterdam’a hızlı trenle nasıl gidilir, Eurostar Hızlı Treni neyin nesidir, bu konuda bildiklerimi sizlerle paylaşmak.

Brüksel ve Amsterdam yanında Rotterdam, Anvers, Düsseldorf, Köln ve Lille‘e de Eurostar Hızlı Treniyle gitmek mümkün ama bugüne kadar bunları denemedim. Ayrıca Brugge gibi yerlere de Thalys treniyle gidebiliyorsunuz ama tek bir seferde değil, aktarmayla gitmeniz gerekiyor.

Fransa raylı ulaşım konusunda epey gelişmiş bir ülke. Belli başlı tüm şehirleri birbiriyle tren raylarıyla, çoğu da hızlı tren hatlarıyla bağlı durumda. Genel olarak bu hızlı tren sistemine TGV (Train à Grande Vitesse) yani yüksek hızlı tren deniyor. TGV ise “tejeve” olarak okunuyor… Paris-Amsterdam arası çalışan bu trenin firması yıllardır Thalys olarak geçiyordu ancak Ekim 2023 itibariyle. Paris-Londra arası çalışan hızlı tren firması Eurostar ile birleştiler ve artık Thalys adı silinerek her iki şirketin de ortak adı Eurostar oldu… Her iki tren de Paris’te Gare du Nord‘dan kalkıyor. Dolayısıyla Paris-Londra Eurostar yolculuğu farklı bir deneyim olduğu için o konuyu ayrı bir yazıda ele aldım. Eski Thalys yazısı yeni Eurostar  olarak bu yazıda yer almaya devam edecek. Fotoğraflarsa şimdilik Ekim 2023 öncesine ait, çünkü henüz yeni logolu trenlerle seyahat etmedim.

Online tren biletinizi birkaç hafta önceden, yazının sonunda göreceğiniz Eurostar resmi web sayfasından ya da Fransa’nın TCDD’si olan SNCF resmi web sayfasından almak kaydıyla Brüksel için minimum 29€, Amsterdam için minimum 35€‘ya bilet bulabileceğiniz Eurostar hızlı treniyle Gare du Nord‘dan yaklaşık 1 saat 22 dakikada Brüksel’e, 3 saat 17 dakikada Amsterdam’a gitmeniz mümkün.

Tren yol üstünde Anvers (Antwerpen) ve Rotterdam‘a da uğruyor, dolayısıyla bu şehirler için de bilet alabilirsiniz. Aynı şekilde aktarma yapmak kaydıyla Brugge gibi yerler için de bilet almanız mümkün. Tabii bu söylediğim rakamlar en ucuz rakamlar, dönemine göre -haliyle- daha yüksek olabiliyor. Yine de Amsterdam için tek yön bileti 75€‘nun altındaysa hesaplı diyebiliriz sanıyorum. Ancak şöyle bir sorun olabiliyor: Sistem bazı Türk kredi kartlarını kabul etmeyebiliyor(muş). Neye göre kabul ediyor, neye göre etmiyor, inanın ben de bilmiyorum.

Biletleri internetten aldığınızda dilerseniz kendiniz barkodlu biletin çıktısını alıp yanınızda getirebilirsiniz, dilerseniz akıllı telefonunuza barkodun gelmesini sağlayabilirsiniz. Bazen hat çekmeyince cepten mail üzerinden barkodu açmak zor olabiliyor. O yüzden kağıda çıktı almanın, hatta belki de biletin ekran görüntüsünü almanın sizler için daha kesin bir çözüm olacağını düşünüyorum. Bugüne kadar bilet kontrolleri sırasında sanırım bir-iki kere kimlik kontrolü yapıldığını gördüm ama siz yine de pasaportunuzu kolay bir yerde bulundurmayı ihmal etmeyin; onun dışında yolculuk sırasında kimlik soran eden olmuyor. Genellikle kalkış saatinden yarım saat önce peronda olmanız yeterli; tabii çok yükünüz yoksa… Bileti alırken hangi vagonda kaçıncı sırada olacağınız zaten biletinizde belirtiliyor.

1. ve 2. sınıf olmak üzere iki tip bilet var. 1. sınıf vagonlarda her sırada üç koltuk var, 2. sınıf vagonlarda ise her sırada 4 koltuk bulunuyor. Eskiden sadece 1. sınıf vagonlarda ücretsiz Wi-Fi olurdu ama artık 2. sınıfta da interneti ücretsiz kullanabiliyorsunuz. Tabii bunun için trene binip şebekeyi seçtikten sonra açılan sayfadaki formu doldurmanız gerekiyor. İnternetin hızı bazen hızlı bazen çok yavaş oluyor, bazense hiç çalışmıyor ama bir şekilde işinizi görür sanıyorum.

Trenler genelde tam vaktinde kalkıyor. Bilet üzerinde saat 10:17 yazıyorsa 10:17’de, 21:43 yazıyorsa 21:43’te… Bir düdük çalıyor, kapılar kapanıyor ve hooop tren yolculuğumuz başlıyor. Eskiden hiçbir güvenlik kontrolünden geçmeden trene binebilirdiniz ama son dönemde trenin kalkmasına yarım saat kala açılan bir güvenlik kapısından geçmeniz gerekiyor. Sırt çantanız varsa yandaki, hızlı ilerleyen sıraya girebiliyorsunuz ama valiziniz varsa valizinizi x-ray cihazından geçirmeniz gerekebiliyor. Bu söylediğim Paris için geçerli, Amsterdam‘da herhangi bir kontrol -şimdilik- yok…

Bence 2. sınıf vagonlar da 1. sınıf vagonlar kadar rahat. Geniş kadife koltuklar, her koltuk için priz, geniş camlar, huzurlu bir yolculuk için gerekli konforu sağlıyor. Zaten vagonda car car konuşan birileri ya da sürekli ağlayıp duran bir çocuk yoksa zen modunda seyahatinizi gerçekleştiriyorsunuz. Benimse tren yolculuklarında yapmayı en çok sevdiğim şey önce manzara seyretmek, sonra da kitap okumak…

Tabii tren yolculuğu yapmanın en zevkli yanlarından biri de yemekli vagonda yemek yemektir ama ne yazık ki hızlı tren Eurostar bu konuda sizi biraz hayal kırıklığına uğratabilir. Evet, bir şeyler atıştırmak için ayrı bir vagon var, çok da sevimli bir yer ama kesinlikle restoran olarak düşünmeyin. Daha çok ayak üstü bir şeyler yiyebileceğiniz basit bir büfe burası. Yine de büfe vagonunda bir şeyler atıştırma duygunuzu tatmin etmek için yerinizden kalkıp bu özel vagona gitmek hoş oluyor. Belki de yiyeceğiniz şeyleri trene binmeden almak en akıllıcası.

Trendeki tüm görevliler Fransızca, İngilizce ve Hollandaca biliyorlar. Zaten anonslar da hep bu üç dilde yapılıyor. Büfedeki görevli de sizin konuştuğunuz dile göre otomatik olarak yanıt vermeye başlıyor…

Yemek vagonunda yiyip içmesi güzel de buranın camlarını iyi ayarlayamamışlar sanki. Camdan dışarıyı rahat rahat seyretmek için ya çok kısa ya da çok uzun olmanız gerekiyor. Çünkü -nedense- tam görüş hizasının ortasından tren camının çerçevesi geçiyor 🙂

Bir de oturmak için yer ayırmamışlar, bir-iki tabure o kadar; çoğunlukla ayakta atıştırıp gitmeniz gerekiyor. Ortalık sakinken keyifli ama bazen bu vagon kalabalık oluyor, o zaman o kadar da keyifli olduğunu söyleyemeyeceğim. Yine de hızla giden bir trende yemyeşil manzarayı izlerken bir şeyler yiyip içmek hoş bir anı olabiliyor.

Tam 1 saat 17 dakika sonra Brüksel’e varıyorsunuz. İnen iniyor, binen biniyor… Eğer siz yolunuza devam edecekseniz ama hoşluk olsun diye trenden inmeye kalkarsanız, yanınıza biletinizi almayı unutmayın çünkü tekrar trene binerken bilet kontrolü yapılıyor. Hayır ben bir keresinde “Gelmişken Brüksel’e de ayak basayım bari” diye trenden inmiştim de bir baktım, Brüksel’den binen yolcular için bilet kontrolü var; haliyle bana da bilet sordular. Neyse ki cep telefonum yanımdaydı ve biletim cep telefonumdaydı 🙂

Tren garda çok oyalanmadan, kısa bir süre sonra yeniden hareket ediyor. Sırasıyla Antwerp (ya da Anvers) ve Rotterdam’da durduktan sonra Amsterdam Schipol (skipol) Havalimanı‘na varıyor. Orada da kısa bir süre durduktan sonra, hızlı tren Eurostar, Paris’ten kalkışından 3 saat 17 dakika sonra yani, Amsterdam Centraal denilen Amsterdam merkez istasyonuna varıyor.

Bugüne kadar hızlı tren Eurostar pek çok kereler Brüksel’e ve Amsterdam’a seyahat ettim; genelde hiçbir sorunla karşılaşmadım ama sadece iki kez, ikisinde de Amsterdam‘dan Paris’e dönerken ciddi rötar yaptı. Yani rötar yapma ihtimali her zaman var ama genelde tren dakik diyebiliriz. Ama kazara siz de bir rötara yakalanırsanız “hani rötar yapmıyordu” diye bana söylenmeyin lütfen, şikayetinizi Eurostar’a bildirin 🙂

Amsterdam’a vardığınızda sizi güzeller güzeli bir şehir bekliyor. Bugüne kadar Amsterdam’a defalarca gitmiş ve orayı çok seven biri olarak oturup bir Mini Amsterdam Rehberi de hazırladım sizin için. Aslında komple bir Amsterdam Rehberi yazmayı çok isterdim ama bunun için orada yaşamam gerek; bunun için de bir sponsor gerekiyor haliyle 😉 Çünkü bir şehri uzaktan izleyerek değil de o şehirde yaşarken rehber hazırladığınız zaman, daha bir hakim oluyorsunuz konuya; sadece gezip görmek yetmiyor. Öyle olsaydı, bugüne kadar yurt dışında gezdiğim onca şehir hakkında bir rehber yazmaya koyulmuştum çoktan. Yine de hiç yoktan iyidir, şimdilik Mini Amsterdam Rehberi ile yetinelim; bilinmez zaman ne gösterir?

Amsterdam‘ı hiç bilmeyenler, Paris’ten trene binip Amsterdam‘a ilk kez gidecekler için yapacağım tek öneri, Amsterdam Centraal garından çıkıp doğruca karşıdaki kanallara yönelmeleri, üşenmeden yürüye yürüye merkezdeki tüm kanalları tek tek tavaf etmeleri. O şehir başka türlü keşfedilmez; her bir kanal ayrı bir cennet zaten. Kara kış değilse genelde müthiş keyif alacağınızdan eminim ama gerçekten soğuk bir döneme denk gelirseniz donarak ölmeniz olası 🙂

Eski bir Amsterdam aşığı olarak bir kış Amsterdam’a gitme gafletinde bulunmuş, sokakta yarım saatten fazla yürüyemediğim için her yarım saatte bir kafeye sığınıp kahve içmekten kahve komasına girme tehlikesi geçirmiştim. O gezi sonunda Amsterdam’la olan aşkımız sevgi seviyesine indi 🙂

Eğer siz de Paris’e en az bir haftalığına gelmişseniz ya da Paris geziniz orta ya da uzun dönemde Avrupa’ya yapacağınız tek ziyaret olacaksa, gezinizi zenginleştirip bir ülke daha görmek adına bir Eurostar trenine atlayıp günübirlik ya da daha iyisi en az bir geceliğine Amsterdam‘a gitmenizi önerebilirim. Belki Brüksel’i görmek de enteresan olabilir ama Paris’i gördükten sonra Brüksel size çok küçük görünecektir.

Gerçi Amsterdam da -görece- küçük bir şehirdir ama tamamen ayrı bir klasmanda olduğu için Amsterdam mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biridir. Belki de uçak biletinizi alırken geliş ya da gidişinizi Paris’e yapıp diğer uçuş noktanızı Amsterdam yapabilirsiniz. O zaman Eurostar hızlı treni sizin için çok daha anlamlı olacaktır.

Ama çok kısa süreli bir Paris gezisi yapıyorsanız araya bir de Amsterdam sıkıştırmayın derim. O zaman bu gezileriniz, gezip görme değil “gördüm mü gördüm” turlarına dönüşür ve o kadar da çok zevk almayabilir, şehirlerde yaşadıklarınızı birbirine karıştırabilirsiniz. Yine de tercih sizin.

Sonuç olarak Paris ile Brüksel ve Amsterdam arasında tercih edeceğim ulaşım aracı uçak değil, her zaman için Eurostar trenleridir. İki şehrin arası uçakla bir saat civarı olsa da havaalanına gidip gelmesi, güvenlik kontrolleri, check-in ve bagaj teslimi gibi zaman kaybettirici işlemler yüzünden uçak o kadar da cazip olamayabiliyor. Oysa ki tren son derece hızlı, şehrin kalbinde, ulaşımı kolay ve güvenli

Güvenlik demişken, bir konuda uyarı yapmak isterim: Kasım 2019’da Brüksel’e Eurostar (Eski Thalys) treniyle yaptığım bir yolculuktan dönmek üzereyken, Brüksel Midi Tren İstasyonu önünde cep telefonum çalındı; daha doğrusu kapkaça maruz kaldım. Telefon elimdeydi ve Instagram üzerinden canlı yayın yapıyordum; arkadan geldiğini fark etmediğim bir bisikletli telefonumu kapıp gitti ve yüzlerce izleyici de bu ana tanıklık etti… Telefonun gitmesi bir yana, tren biletim mobil bilet olduğu için cep telefonumdaydı ve Paris’e dönüş trenimin kalkmasına yarım saat vardı. Hal böyle olunca karakola mı gidersin, danışmaya gidip acilen tren biletini mi elde etmeye çalışırsın; epey bir koşturmacası oluyor insanın 😉 Siz siz olun, Brüksel Midi Tren istasyonun önünde dikkatli olun

Eurostar hızlı treni hakkında şimdilik söyleyebileceklerim şimdilik bunlar. Bugüne kadar Eurostar konusunda bana gelen sorulara bu şekilde derli toplu bir yanıt verebildiğimi sanıyorum. Eğer atladığım, eksik kalan ya da düzeltilmesi gerektiğini düşündüğünüz noktalar varsa ve ayrıca Eurostar’la yaşadığınız olumlu-olumsuz deneyimleri yorum olarak paylaşırsanız sevinirim.

Hadi biletlerimizi alalım 🙂 

Keyifli geziler, keyifli keşifler…

 

 

 

Eurostar Web Sayfası: eurostar.com

SNCF Web Sayfası: sncf-connect.com

Ahmet Ore: